Türkiye ve Güney Kore Sermayesi: İnsan Gücüdür ...

Merhaba arkadaşlar,
Sizlerle bu yazımda aslında hiç tarzım olmayan bir içerik paylaşacağım. Bugün gerçekten Türkiye medyasında önemli bir noktada bulunan bir insan ile olan muhabbetim sonucunda hak verdiğim bazı noktaları paylaşmak istiyorum. Daha önceden bu kişi hakkında çok da iyi bir izlenimim olmasa da yaptığımız kısa konuşma sonrasında kendisinin artık köşe yazılarını okumaya karar verdim. Tabii bu yazının içinde bir Kore konusu geçmiyor olsa kesinlikle burada paylaşmazdım. Blogumuzun teması Kore sonuçta değil mi?! :)


Konuya nasıl başlayıp anlatacağım, bu kısıma kadar nasıl geldik açıkçası hatırlamıyorum. Bu yüzden direk ben bizi ilgilendiren kısımdan devam edeyim. Konuşmayı yaptığım kişinin düşünceleri şöyle ki;

"Aslında Türkiye kaynakları olan zengin bir ülke değildir. Orta Asya'nın dibindeyiz. Onlarda petrol var komşuyuz ama bizde neden yok diyoruz. Ya yok işte arkadaş ne yapalım. Bize gelmemiş. Biz de Rusya gibi doğalgaz yok ki oturduğumuz yerden doğalgaz ne kadar olmuş diye soralım, haa iyiymiş sal gitsin gazı diyelim. Aslında bizim sermayemiz insanımızdır. Zenginliğimiz insanımızın gücüdür. Sermayeniz iş gücüdür, insan gücüdür. Biz Türkiye olarak ne yapıyoruz; bu insan gücünü, sermayesini birbirine kırdırıyoruz. Nasıl mı? Sağ - sol diyoruz, Alevi - Sünni, Kürt - Türk diyoruz ve insanları birbirine katıyoruz. 80'lerde günde 40 insan ölüyordu. Düşünsenize nasıl bir rakam. Lâkin, size örnek olarak Kore'yi verebilirim. Kore'de bizim gibi. Kaynakları zengin bir ülke değil. Doğalgaz - petrol yok. Onlarında sermayesi insan gücüdür. Fakat Kore'ye bakacak olursanız insanlarını yetiştirmişler. Sonra yetiştirdikleri bu insanlar karşımıza marka olarak çıkıyor. Bakınız Samsung. Samsung'un bütçesi onlarca Türkiye şirketini toplayın ki bunlardan fazladır. İnsan gücü olan sermayesini çok iyi bir şekilde kullanmışlar. Kore G8 içerisinde yer alan bir ülkedir."

Bu konu üzerine benim yorumum katıldığım yönünde oldu. Düşünün ki Güney Kore 1950'lerde II.Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmış ve ikiye bölünmüş bir ülkeydi. Bizden çok daha yeni bir Cumhuriyet'e sahipler. Buna rağmen şuan ki ekonomisi ile Dünya'ya yön veren ve çalkantılar yaşatabilecek güçte bir ülke haline gelmiştir. Üniversitemize konuşmaya gelen emekli eski Kore Ekonomi Bakanı ekonomilerinin büyümesi açısından çok radikal kararlar alıp çok uzun soluklu planlar yaptıklarından bahsetmişlerdi. "Üç Kim" devri gibisinden bir konudan bahsetmişti. Buradaki "Kim" soyisim oluyor. Soyismi "Kim" olan üç tane aynı aileden gelen ve birbirlerine Ekonomi Bakanlığı'nı bırakacak olan kişiler. Her bakan 10 yıl süreli görev yapacak ve 30 yılda çok büyük hedefli büyümeler düşünülmüş. Ve bunu başarmışlar. Zaten görmekteyiz de. Samsung, LG, KIA, Hyundai, SsangYong gibi markaları hepimizi biliyoruz.

Konumuz birazcık her zaman ki seyrinden farklı bir konu olsa da yinede yazmak istedim.

 (Sözü geçen kişinin adını paylaşmak istemiyorum ki insanlar beni bir kutuba yerleştirmeye çalışmasınlar. Ayrıca bu yazıyı yazmamın tek sebebi Kore'nin gerçekten etkileyici bir şekilde ekonomisini büyütüp, genişletmiş olmasının bende bıraktığı etkidir.)

*Bu arada blogun temasını, görünüşünü değiştirdim. Nasıl güzel olmuş mu?